Esselamun Aleyküm Hoş Geldiniz
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

Esselamun Aleyküm Hoş Geldiniz


 
AnasayfaPortalliAramaLatest imagesKayıt OlGiriş yap

 

 Birinci intifada ve Baris Sureci

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
Filistinliyiz
Admin
Filistinliyiz


Mesaj Sayısı : 250
Kayıt tarihi : 10/10/07

Birinci intifada ve Baris Sureci Empty
MesajKonu: Birinci intifada ve Baris Sureci   Birinci intifada ve Baris Sureci Icon_minitimeCuma Nis. 18, 2008 7:34 am

Barış sürecini ele alırken tarafların bu sürece girişlerine sebep olan
faktörleri incelememiz gerekmektedir. Filistin tarafını bu sürece
motive eden sebepler şöyle sıralanabilir: Arap yönetimleri Soğuk Savaş
sonrasında Sovyet desteğini kaybetmişlerdi. Üstelik, bu ülkelerin çoğu
İsrail’i bölgenin kalıcı bir gerçeği olarak görmeye
başlamışlardı. Ayrıca Filistinlilerin karşı karşıya bulundukları iki
önemli sorun daha vardı. FKÖ Kuveyt’e saldıran Saddam Hüseyin’i
destekleyerek Körfez ülkelerinden sağladığı maddi desteği kaybetmiş ve
İntifada etkinliğini yitirmeye başlamıştı. Arafat Saddam’ı
desteklediğinde pek çok Filistinli Körfez’deki işlerini kaybetti ve
Körfez’den gelen mali yardım kesildi. Arafat’ı böyle bir karar almaya
sevkeden şey neydi? Bir açıklamaya göre, ABD’nin öncülüğündeki
müttefikler kendi faaliyetlerini meşrulaştırmak için Irak’ın gücünü
abarttılar. Filistin kamuoyu bu propagandaya inandı ve güçlü bir
Saddam’ın kendi davalarına hizmet edebileceğini düşündü.
Diğer Filistinli gruplar da bu inancı desteklediler ve Arafat da zaten
sarsılmakta olan halk desteğini kaybetmemek için Saddam’ı destekledi.
İntifada Hamas’ın gücünü artırmıştı, ancak FKÖ ile Hamas arasında
Filistinlilerin temsili açısından bir rekabet söz konusuydu.
İsraillilere benzer şekilde Filistinliler de varolan olumsuz şartlardan
bıkmışlardı ve bazıları Barış Süreci’ni bir çıkış yolu olarak
görmekteydiler.
İsrail’i barış sürecine iten sebepler ise şöyle sıralanabilir: İntifada
tüm dünyanın dikkatini bölgeye çekmişti ve İsrail baskı altındaydı.
Buna ilaveten, İsrail kamuoyunun bazı kesimleri devletin işgal
altındaki topraklardaki faaliyetlerine karşıydı ve bunları demokratik
değerlerin ihlali olarak görüyordu. İntifada, İsrail işgalinin
ekonomik, siyasi ve askeri bedelini ağırlaştırdı. Rusya’dan gelen
Yahudi göçmenler ekonomiyi iyice zorlamaya başladığında, bu bedel
taşınması zor bir düzeye gelmişti. Hamas ile FKÖ arasında
Filistinlileri temsil açısından bir rekabet vardı ve İsrail Hamas ile
görüşmek zorunda kalmaktan çekiniyordu. Böylesi bir durumu engellemek
için İsrail FKÖ ile masaya oturmayı uygun buldu. Hepsinden önemlisi
İsrail’in hem bölgede, hem de tüm dünyada bir meşruiyet problemi vardı.
Bu problemi aşmak için İsrail „barış karşılığı toprak“ planını kabul
etti.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://bilgisayarbolumu.forumotion.com
Filistinliyiz
Admin
Filistinliyiz


Mesaj Sayısı : 250
Kayıt tarihi : 10/10/07

Birinci intifada ve Baris Sureci Empty
MesajKonu: Geri: Birinci intifada ve Baris Sureci   Birinci intifada ve Baris Sureci Icon_minitimeCuma Nis. 18, 2008 7:34 am

Madrid Barış Konferansı

Ekim 1991’de
uluslararası toplumun ve özellikle de ABD’nin baskısıyla Madrid
Konferansı başladı. ABD’nin böyle bir konferans için İsrail’e baskı
yapmasının sebebi kamuoyundaki şu soruydu: „Irak’ın Kuveyt’i işgali
karşısında ABD ve uluslararası kamuoyu hemen tepki verirken aynı şey
niçin Filistin’i yıllardır işgal altında tutan İsrail için geçerli
olmuyordu?“ ABD, ilan ettiği „Yeni Dünya Düzeni“nin temellerinden
birini de uluslararası hukuka saygı olarak belirtmişti ve Kuveyt’te
uluslararası hukukun ihlali cezalandırılmıştı. Körfez Savaşı sırasında
Irak’ın Filistin sorununu nasıl kendi amaçları için kullanmaya
çalıştığını gören ve İsrail’in de savaşa girmesi tehlikesini yaşayan
ABD, kendi kamuoyunu da tatmin etmek için sorunun çözümü amacıyla
İsrail’i masaya oturmaya teşvik etti.
Bu şartlar altında başlayan Madrid Konferansı’nın önemli maddeleri aşağıdaki gibidir:
Madrid Konferansı BM Güvenlik Konseyi’nin 242 ve 338 sayılı kararlarına
(barış karşılığında topraklardan çekilme) dayanarak adil, sürekli ve
kapsamlı bir barış çağrısında bulunmaktadır,
Barış anlaşması yapmak
üzere İsrail’in Suriye, Lübnan, Ürdün ve Filistin ile iki taraflı;
silahların kontrolü, ekonomik gelişme, su, mülteciler ve çevre
konularında ise çok taraflı görüşmelerin başlatılmasını öngörmektedir,
Filistinliler için geçici kendi yönetimleri ile başlayan ve kalıcı
kendi yönetimleri ile sonuçlanacak iki aşamalı görüşme kavramının
oluşturulmasını kararlaştırmaktadır.1992 yılında ABD’de seçimlerin
yaklaşması ve İsrail’in Hamas ve İslami Cihad üyelerini sınırdışı
etmesi ile Madrid süreci askıya alındı. Mevcut problemleri çözme
konusunda başarısız olan Madrid Konferansı, Arapların ve İsrail’in
doğrudan görüşmeleri açısından sembolik bir öneme sahiptir.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://bilgisayarbolumu.forumotion.com
Filistinliyiz
Admin
Filistinliyiz


Mesaj Sayısı : 250
Kayıt tarihi : 10/10/07

Birinci intifada ve Baris Sureci Empty
MesajKonu: Geri: Birinci intifada ve Baris Sureci   Birinci intifada ve Baris Sureci Icon_minitimeCuma Nis. 18, 2008 7:34 am

Oslo I ve Oslo II Anlaşmaları

Madrid
Konferansı ile Ortadoğu Barış Süreci, 1978 İsrail-Mısır Barış
Anlaşmasından beri ilk defa ivme kazandı. Madrid sonrası diplomasinin
başarısızlığı nedeniyle İsrailliler ve Filistinliler kendi aralarında
yeni görüşmeler yaptılar. Taraflar arasında sekiz ay süren gizli
görüşmeler, 13 Eylül 1993’te „Oslo I“ olarak da tanımlanan „Geçici
Kendi Yönetim Anlaşmaları Üzerine İsrail-FKÖ Prensipler Deklarasyonu“
ile sonuçlandı. Oslo I’in temel maddeleri şunlardır:
İsrail’in
FKÖ’yü Filistin halkının meşru temsilcisi olarak kabulü ve FKÖ’nün
İsrail’in güvenli sınırlar içinde varolması hakkını tanıması,
İsrail Hükümeti ile FKÖ arasında İsrail askerlerinin Gazze Şeridi ve
Eriha’dan çekilmeleri ile başlayan beş yıllık bir geçiş dönemi
uygulanması için anlaşma yapılması,
Batı Şeria’nın büyük bir
kesiminde yönetimin, savunma ve dış ilişkiler hariç Filistin
otoritesine teslim edilmesi ile sonuçlanacak geçici bir dönemin
belirlenmesi.
Kendi yönetimini oluşturma konusunda anlaşmanın ve Filistin Konseyi seçiminin nihai statü anlaşmasından evvel yapılması.
Bu anlaşma ile İsrail FKÖ’yü Filistinlilerin resmi temsilcisi olarak
tanıyor, barış karşılığında bazı topraklardan çekilmeyi kabul ediyor ve
uzun vadede Filistinlilerin kendi yönetimlerini kabul edeceğini
vadediyordu. Filistin tarafı ise İsrail’in varlığını ve güvenli
sınırlar içinde yaşamasını kabul ediyordu.
Bu süreç, Gazze Şeridi
ve Eriha ile ilgili Mayıs 1994’teki Kahire Anlaşması ile yürürlüğe
giriyordu. Kahire Anlaşması’nın maddeleri şöyledir:
İsrail’in askeri kuvvetlerinin Gazze Şeridi ve Eriha’dan üç hafta içinde çekilmesi,
Tüm sivil otoritenin Filistinlilere devredilmesi; ama İsrail’in dış
ilişkiler, iç güvenlik ve yerleşimler konularında kontrolünü devam
ettirmesi,
Filistin otoritesinin yetkilerinin tanımlanması ve bir polis gücünün oluşturulması,
Prensipler Deklarasyonu’nda tanımlanan beş yıllık geçiş sürecinin başlaması.
Barış Süreci’nde Kahire Anlaşması’ndan sonra 28 Eylül 1995’te „Oslo II“
yani „Batı Şeria ve Gazze Şeridi Geçici Anlaşması“ yapılmıştır. Bu
anlaşma ile Filistin otoritesi Batı Şeria’nın büyük şehirlerini de
içine alacak şekilde genişletilmiştir.
Oslo II’nin ana maddeleri şunlardır:
Batı Şeria’nın üç bölgeye ayrılması: El-Halil ve Doğu Kudüs dışındaki
ana Filistin kentlerini kapsayan %7’lik A bölgesi (Filistin Yönetimi),
%21’lik B bölgesi (Filistin sivil yönetimi ve İsrail güvenlik
kontrolü), C bölgesi (İsrail yönetimi),
İsrail’in Filistin
seçimlerinden (Ocak 1996) 22 gün önce Batı Şeria şehirlerinden
(Beytüllahim, Cenin, Nablus, Kalkilya, Ramallah, Tulkarim) çekilmesi,
Filistin seçimlerini takip eden altı aylık aralarla üç aşamada C bölgelerinin B bölgelerine dönüştürülmesi,
Ortak Güvenlik amaçları için bir İsrail-Filistin Güvenlik ve İşbirliği Konseyi kurulması,
Kudüs, yerleşimciler, sınırlar ve mültecilerin ele alınacağı nihai statü görüşmelerinin en geç 4 Mayıs 1996’da başlaması.
Oslo Anlaşmalarında, kolay konular gündeme alınırken, çözümü zor
konular nihai statü anlaşmalarına ertelendi. Filistinlilerin amacı
bağımsız bir devlete sahip olmaktı. Oslo anlaşmaları ile sivil yönetim
Filistinlilere geçti ;fakat İsrail dış ilişkiler, iç güvenlik ve
yerleşimler ile ilgili kontrolünü sürdürdü. Yönetimi Filistinlilere
devredilen bölgeler ekonomik olarak İsrail’e bağımlı olmaya devam etti.
Oslo Anlaşmaları’nın şartlarına göre, Filistinliler uluslararası hukuka
dayalı bazı haklarından taviz vermiş oldular. Edward Said’e göre Likud
ve İşçi Partilerinin liderleri Oslo sürecinin Filistinlilerin aleyhine
olduğunu gizleme gereği dahi duymadılar. Said’e göre Oslo Süreci,
Filistinlileri birbirinden ayrı ve kuşatma altındaki bölgelere ayırmak
ve bu bölgeler arasına Yahudi yerleşimciler yerleştirmek suretiyle
kurulacak olan Filistin devletinin toprak bütünlüğünü engellemek üzere
dizayn edilmiştir. O tarihten bu yana İsrail’in uyguladığı politikalar
bu öngörülerin doğruluğunu teyit etmektedir.
ABD ve İsrail’in barış
süreci ile ilgili beklentileri şöyleydi; yıllardır baskı altında
yaşayan Filistinliler taviz verecek ve barışı kabul edeceklerdi. Barış
sürecinin başından beri İsrail’in uyguladığı gizli ambargolar nedeniyle
Filistinlilerin ekonomik durumları gitgide kötüleşiyordu ve bu şartlar
altında İsrail ve ABD, BM kararlarını ve uluslararası hukuku gözardı
eden bir anlaşmayı Filistinlilere kabul ettirebileceklerini
düşünüyorlardı. Ayrıca Oslo Anlaşmaları vergilerin toplanması, turizm,
kültür, sağlık ve tarım gibi konularda Filistin Yönetimi’nin
sorumluluğunu tam olarak belirtmiyordu. Bu süreç içerisinde çeşitli
engeller ortaya çıktı. Bunlar şu şekilde sıralanabilir: İsrail’in
yerleşimciler politikası, İslami grupların faaliyetlerinin İsrail’e
verdiği zarar, radikal Yahudi grupların çeşitli faaliyetleri. Bu
anlamda en önemli olay 4 Kasım 1995’te İsrail Başbakanı İzak Rabin’in
öldürülmesiydi. Diğer önemli bir engel de İsrail hükümetlerinin
yerleşim politikalarıydı. İsrail Filistinlilere terk edeceği topraklar
üzerinde yeni yerleşim bölgeleri inşa etmeye devam etti. Bu yerleşim
bölgeleri stratejik olarak belirleniyordu. Har Homa projesi ile
Netanyahu döneminde Doğu Kudüs’te bir Yahudi yerleşim bölgesi inşa
edildi. Bu projenin amacı Filistin’in Doğu Kudüs ile Batı Şeria
arasındaki bağlantısını koparmaktı.
Oslo’dan sonra Ocak 1997’de ikinci Uygulama Anlaşması olan El-Halil Anlaşması imzalandı. Bu anlaşmanın maddeleri şöyledir:
İsrail’in El Halil’in %80’inden hemen çekilmesi,
Mart 1997’de başlayacak ve Eylül 1998’de tamamlanacak kademeli çekilme için yeniden düzenlenmiş bir takvimin belirlenmesi.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://bilgisayarbolumu.forumotion.com
Filistinliyiz
Admin
Filistinliyiz


Mesaj Sayısı : 250
Kayıt tarihi : 10/10/07

Birinci intifada ve Baris Sureci Empty
MesajKonu: Geri: Birinci intifada ve Baris Sureci   Birinci intifada ve Baris Sureci Icon_minitimeCuma Nis. 18, 2008 7:35 am

Wye River Memorandumu

Daha önce pek çok
defa olduğu gibi El-Halil Anlaşması’nın maddelerini de İsrail tam
olarak uygulamadı ve 23 Ekim 1998’de iki taraf arasında Wye River
Memorandumu imzalandı. ABD, iki tarafa da ama özellikle İsrail’e bir
anlaşma yapılması için baskı uyguladı. Wye River Memorandumu:
İsrail’in Batı Şeria’nın %13’ünden üç aşamada çekilmesi ve bu arada B
bölgesinin %14’ünün A bölgesine dönüştürülmesi için 12 haftalık program
oluşturulmasını,
Belirli terör şüphelilerinin yakalanması, kanunsuz
silahlara el konulması ve terörizmle mücadele için yazılı bir güvenlik
planı dahil olmak üzere Filistin güvenlik sorumluluklarının
tanımlanmasını, (CIA Filistin güvenlik planlarını gözden geçirecektir)
FKÖ Yönetim Komisyonu’nun dönemin ABD Başkanı Clinton’a gönderdiği ve
FKÖ Sözleşmesi’nin İsrail’in ortadan kaldırılmasını isteyen maddesini
iptal eden mektubun yeniden doğrulanmasını (Bu doğrulama süreci ABD
Başkanı Clinton’ın da katılımıyla 10 Aralık 1998’de Gazze’de yapılacak
olan Filistin Milli Konseyi toplantısını da içerecektir),
Gazze’de
bir Filistin havaalanı ve Gazze-Batı Şeria arasında Filistinlilerin
geçişini sağlayacak iki ulaşım koridoru açılmasını öngörmektedir. Bu
anlaşmanın imzalanması ile de çatışmalar sona ermedi. Çünkü taraflar
birbirlerini anlaşmanın maddelerine uymamakla suçladılar. İsrail,
Filistinlilerin şu üç şartı yerine getirmediğini iddia etti:
1. Terör şüphelilerinin İsrail’e verilmesi,
2. FKÖ sözleşmesindeki İsrail’in ortadan kaldırılması ile ilgili tüm maddelerin kaldırılmaması,
3. El Halil Anlaşması’ndaki güvenlikle ilgili sorumluluklarını tam olarak yerine getirmemesi.
Bu bahanelerle İsrail çekilmesi gereken yerlerden çekilmedi. Bunun
üzerine Arafat, eğer ciddi görüşmeler gerçekleşmezse Mayıs 1999’da
Filistin Devleti’ni ilan edeceğini açıkladı. İsrail ise tek taraflı
açıklamaların misli uygulamaları beraberinde getireceği tehdidinde
bulundu. Camp David Görüşmeleri ve Filistin-İsrail Sorununda Temel Başlıklar
Daha
önceki anlaşmalarda barış sürecinin finali olarak kararlaştırılan 13
Eylül 2000 tarihinden önce, 2000 yılının Temmuz ayında taraflar ABD’nin
baskısıyla Camp David’de biraraya geldiler. Camp David görüşmelerinde
bir ara epeyce yol kat edildiği izlenimi ortaya çıktıysa da sorunlar
çözülemedi ve bir anlaşmaya varılamadı. Tartışmalar, Kudüs konusunda
tıkandı. Barak vereceği tüm tavizlerin önşartı olarak Kudüs üzerinde
İsrail egemenliğinin korunması konusunda ısrar etti. Arafat, İsrail’in
kutsal mekanlarda kendi yönetimini devam ettirirken, Filistinlilere
Kudüs’ün varoşlarında egemenlik veren teklifini kabul etmedi. Bu
görüşmelerin başarısızlığının ardından Ariel Şaron’un provokatif
ziyareti ile İkinci İntifada başladı.
İkinci İntifada’nın
başlamasının ardından Clinton olaylar daha fazla büyümeden ve başkanlık
süresi sona ermeden bir anlaşmanın yapılması için taraflara yeni
şartlar içeren bir barış planı sundu. Plana göre asıl anlaşmazlık
konuları üzerindeki öneriler şu şekilde sıralanıyordu:Kudüs Genel
prensip, Arap bölgelerinin Filistinlilere, Yahudi bölgelerinin İsrail’e
ait olmasıdır. İki taraf, her ikisi için de maksimum toprak bütünlüğü
sağlayacak haritalar üzerinde çalışmalıdır. Harem-i Şerif’le ilgili
olarak: A) Harem üzerinde Filistin egemenliği ve B) Ağlama Duvarı ve
onun bir parçası olup Yahudilerce kutsal olan kısım ya da Ağlama Duvarı
ve onun bir parçası olan „En Kutsal Yerler“ üzerinde İsrail egemenliği;
C) her iki tarafın da Duvar’ın arkasında veya Harem’in altında kazı
yapılamayacağına dair bağlayıcı taahhütleri olacaktır. Harem üzerinde
Filistin, Ağlama Duvarı üzerinde de İsrail egemenliğinin yanı sıra bir
kazı yapılmadan önce her iki tarafın da rızasının aranması ve Harem’in
altında ve Duvar’ın arkasında (kazı meselesi üzerinde) ortak
fonksiyonel egemenlik. Mülteciler Temel prensip, İsrail’in
mültecileri kabul edeceği şartı olmaksızın Filistin devletinin bölgeye
dönmek isteyen mülteciler için merkez olacağıdır. İsrail’e dönüş gibi
belirli bir hak yoktur, fakat bu, Filistin halkının bölgeye dönme
arzusunu inkar etmez. Bu konuda iki alternatif öneri vardır:
Tarafların her biri Filistinli mültecilerin tarihi Filistin’e dönme haklarını tanır, ya da
Tarafların her biri Filistinli mültecilerin kendi anayurtlarına dönme
haklarını tanır. Bu anlaşma bu genel hakkın uygulanmasını iki-devletli
bir çözüme uygun olacak şekilde tanımlar. Bu öneride mülteciler için
beş muhtemel dönüş bölgesi tanımlanmaktadır:
Filistin Devleti,
İsrail’den toprak transferiyle Filistin’e verilecek olan topraklar,
Mülteci olarak bulundukları ülkede rehabilitasyon,
Üçüncü bir ülkeye yerleştirilmeleri,
İsrail’e kabul.
Anlaşma, mültecilerin Batı Şeria, Gazze ve toprak değişiminde elde
edilmiş bölgelere dönüşün tüm Filistinli mültecilerin hakkı olduğunu,
ancak yaşadıkları ülkede rehabilitasyon, üçüncü bir ülkeye
yerleştirilmeleri ve İsrail’e kabullerinin bu ülkelerin politikalarına
bağlı olduğunu açıklamaktadır.Sınırlar ve Yerleşimciler Filistin
Devleti’nin toprakları Batı Şeria’nın %94-96’sını kapsayacak, İsrail
Batı Şeria’nın %4-6’sını ilhak edecek, bu ilhak %1-3 arasındaki bir
toprak devri ile tazmin edilecektir. Nihai harita İsrailli
yerleşimcilerin %80’inin yerleşim bloklarında kalacakları, fakat
Filistin Devleti’nin toprak bütünlüğünü geliştirebilmek için ilhak
edilen arazinin ve etkilenen Filistinlilerin en aza indirildiği şekilde
çizilecektir. Filistin Devleti silahsızlandırılmış bir devlet
olacaktır. Filistin Devleti kendi hava sahası üzerinde egemenliğe sahip
olacak ama iki taraf İsrail’in eğitim ve tatbikat ihtiyaçları konusunda
özel düzenlemeler için çalışacaklardır.
İsrail bu planı kabul
etmişti fakat Filistin tarafının bazı çekinceleri vardı. Sonuçta bu
plan uygulama imkanı bulamadı. Kudüs konusunda, İsrail daha önce
izlediği politikalara devam ederek şehrin fiili kontrolünü elinde
tutmaya çalıştı. İsrail Doğu Kudüs’te yeni yerleşim yerleri inşa etti,
şehre Yahudi göçünü teşvik etti. Bu nedenlerle İsrail Clinton’ın
önerisine sıcak yaklaştı. Filistinlilerin bu teklife itirazları daha
çok bu planın Filistin Devleti’ni birbirinden ve Filistin’in kalan
kısmından kopuk, bağlantısız adacıklar haline getireceği konusunda
yoğunlaştı.
Mülteciler konusunda ise İsrail, mültecilerin
Filistin’e dönüş hakkını reddetmiştir. Clinton’ın teklifinde İsrail’in
bu politikasını dikkate almış olduğu görülmektedir. Fakat Filistinliler
mültecilerle ilgili maddeleri kabul etmemişlerdir. Dönüş hakkının
uygulamaya konulabilmesinin İsrail’in kararına bağlı olması nedeniyle
Amerikan teklifinin İsrail’in pozisyonunu yansıttığını düşünmüşlerdir.
Filistinli mülteciler, sürüldükleri evlerine dönüş de dahil olmak
üzere, kendi seçtikleri yere yerleşme seçeneğine sahip olmayı talep
etmişlerdir.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://bilgisayarbolumu.forumotion.com
 
Birinci intifada ve Baris Sureci
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-
» Birinci intifada ve Baris Sureci

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
Esselamun Aleyküm Hoş Geldiniz :: Filistin :: Filistin ve İntifada-
Buraya geçin: